‘’Mâniler sahurun ve ramazan ayının haberci dörtlükleridir’’
09.05.2019Ulu Cami direk ister
Söylemeye yürek ister
Benim karnım toktur ama
Arkadaşım börek ister
Alaylı olsun alaylı
Tepsisi olsun kalaylı
Zeytinyağı bolca olsun
Yimesi olsun kolaylı
''Mâniler sahurun ve ramazan ayının haberci dörtlükleridir'' şimdilerde bunu sadece böyle hatırlıyor ve mâniyle alakalı geri kalan ne varsa hepsini birden unutuyoruz.
Ramazan mânileri, şimdiye kadar Türk edebiyatında da basılı eserlerine pek rastlamadığımız bir konu. Eldeki tüm kaynaklar 3 vesikanın varlığından bahsediyor;
30 fasıl ve 375 mânilik taş baskı olan Ali Emir’in mecmuası
40 fasıl ve 473 mânilik ''İstanbul mahalle bekçilerinin destanı ve mâni katarları''
120 fasıl ve 1475 mânilik ''Ramazannâme''
Tüm bu tarihi vesikaları alıp incelediğimizde aslında ramazan mânilerinin bir ''kültür'' olduğu, mânileri unutmaya başladıkça da ramazan kültürüne ait önemli detayların da unutulduğu çok açık görülmektedir.
Ramazan mânileri sadece edebi ve dil açısından değil dini, tarihi, içtimai, coğrafi, halk kültürü, dönemin özellikleri ve bunun gibi yönlerden de mutlaka incelenmesi gereken eserlerdir. Genel olarak içinde geçen konulardan bahsedersek;
Minarelerde kandillerin yakılması, camilere mahya kurulması, güllaç baklavasının yenilmesi, şekerden ağaçların yapılması, fakir fukaraya yardım edilmesi, dargınların barışması, iftar ve sahur vakitlerinde top atılması, ramazan sıcak aylara gelirse Kız Kulesi'ne iftara gidilmesi, mahalle çocuklarının feneri taşlaması, feneri kırması, buna bekçinin kızması, bekçinin külahını kapmaya çalışıp alay etmeleri, bekçilerin sopalarını vurarak dolaşmaları, sopalarının uzunluğu, fener ve davulun bekçi alâmeti oluşu, kıyafet olarak barata giymesi gibi hususlar artık birkaçı dışında ne yazık ki tarih olmuştur.
Ayrıca mâniler; davulcunun kılıcının bulunması, Eyüp'e adak için gidilişi, cirit oynanması, Ayazma'nın mesire alanı oluşu, kalyonların sefere Beşiktaş'tan çıkışı, kürek kırılınca kürekçilere ihsanda bulunulması, İstanbul kapıları, Yenikapı Mevlevihanesi, para çeşitleri, Aydın satırının şöhreti, kahvenin ibrikle pişirildiği, hamamlarda turşu yenildiği, İstanbul'un camileri, hamamları, mesireleri, kaybolan meslekleri, esnafları, kuşları ve birbiri ile alakası olmayan birçok hususta topluma ve o dönem yaşayışına önemli bir ışık tutmaktadır.
Guş et sadâyı bu gece
Et merhabayı bu gece
Benim devletli efendim
Gördüler Ay'ı bu gece
mânisiyle başlayan ramazan ayı her güne ayrı mâni ile devam eder,
Bu gece on altı sayı
Gidiyor ramazan ayı
Yeniçeri padişahtan
Aldı bugün baklavayı
diyerek 15'inden sonra bayram telaşı başlar,
Gecelerin ayazına
Baklavanın beyazına
Gül suyundan abdest alın
Buyurun bayram namazına
diyerek de ramazan ayı uğurlanırdı.
Ramazan mânilerinin bir diğer önemli özelliği, yazıldığı ya da söylendiği dönemlerin mutfak kültürü açısından da önemli bir kayıt oluşturmalarıdır.
Nelerin yenildiği, içildiği, pazarda neler satıldığı, Boğaz'ın balıkları, güllaç türleri, ekmek çeşitleri, meşhur helvacılar gibi mutfak tarihi açısından önemli detaylara mâniler sayesinde ulaşmak mümkündür.
Ramazannâme adlı mâniler eserinde 122 bölüm vardır. Her bölümde de konu ile alakalı mâniler… Dilerseniz mutfak kültürü ile alakalı mânilere bir göz atalım;
Reçeller faslı
Ye kebabı biberlice
İç şerbeti amberlice
Ehl-i keyfe safa verir
Tel kadayıfı şekerlice
Taamlar faslı
Cümlesinin başı ekmek
Garib yiğit harcı keşkek
Yağlı lokum samsa börek
İftar vakti yenir tek tek
Zahire faslı
Yufka bağrın ezdi bekçi
Dünyasından bezdi bekçi
Ramazan’ın zahiresin
İlkbaharda düzdü bekçi
Mübalağa zahire faslı
Yüzellibin güllaç almış
Harcı hele pek çoğalmış
Nohut böğrülce mercimek
Üçyüz kile kadar olmuş
Bekçi iftarı faslı
Beş on türlü reçeli var
Ekşili çorbayla mumbar
Pekmez şerbeti eylemiş
İçine koymuş hayli kar
Davulcu iftarı faslı
Ne sağa ne sola bacar
Etmekle yahniyi kapar
Baklava ile böreğin
Sekinizi birden tıkar
Üzümler faslı
Yediverenin koruğu
Sözümün budur doruğu
Amasya da nazik olur
Bir yere tilki kuyruğu
Paçacı faslı
Bak bekçinin izanına,
Açlık da geçmiş canına,
Paça yaptırmağa varmış,
Paçacının dükkanına
Balıklar faslı
Uskumru gerçi mu'teber,
Gayet leziz olur lüfer,
İstavrid ile ispari,
Bir balık vardı adı dülger
Özellikle Boğaz’daki balık popülasyonu konusunda bilgi veren en az on mâni daha mevcut. Hem ramazan sofralarında balığın çokça bulunuşu hem de artık Marmara Denizi'nde aynı popülasyona sahip olunmadığını kıyaslamak açısından önemli olduğunu düşünüyorum.
İftar faslı
Saldım fırına kuzu
Hem çokça komuşlar tuzu
Ben bir lokma alamadım
Yedi hiç kalmadı tozu
Meyve faslı
Ayvanın da rengi sarı
Zerdali yanuri bari
Kocayemişi pirlere
Medh edelim tatlı narı
Baklava faslı
Derde devadır baklava
Cana safadır baklava
Yiyemedim anı doyunca
İbret-nümâdır baklava
Şekerler faslı
Şekerin lezzeti hoştur
Sanma ki bal ona eştir
Misk ile perverde olmuş
Akide cümleye baştır.
Bu gönderiye henüz yorum yapılmamış.
Göbeklitepe’nin hikayesi.
Aşçılar, padişah erkanının hoşuna gidebilecek yemekleri üretebilmek için birbirleriyle yarış ederek Türk mutfağının zenginleşmesine katkıda bulunmuşlardır.
Geçmişi 10.000 yıl öncesine dayanan Siyez Bulguru...