Bir Afrikalı’nın altınlarını çalabilirsin, toprağını alabilirsin, onu satabilirsin lakin mutluluğunu, gülümsemesini, samimiyetini alamazsın!
18.11.2017Afrika’ya giriş yahut ZANZİBAR
Bir Afrikalının altınlarını çalabilirsin, toprağını alabilirsin, onu satabilirsin lakin, Mutluluğunu, gülümsemesini, samimiyetini alamazsın! Sen, onlardan çaldıklarınla oturduğun gökdelenlerde hayatına yetişemezken, o denizin kokusunu içine çeker. Sen kırmızı ışık, otopark, trafik içinde çaldıklarını harcarken o dalından kopardığı meyvesini yer ve ağacın altında biraz uyur. Sen beyhude hayatına bir anlam yüklemeye çalışırken o, tüm anlamları bir tarafa bırakarak kızının saçını örer. Dedim ya bir Afrikalının maddi her şeyini çalabilirsin Lakin İnsanlık daima onda kalacaktır! Aslında biraz aklınıza takılsa da yazının devamı daha eğlenceli. Aslında çok çok eğlenceli olan Afrika’yı, düşünmeden de gezemiyorsunuz. Bazen boğazınız düğümleniyor… tam olarak bunu anlatmak istedim sanki…
Zanzibar akıldan çıkacak gibi değil, üzerinden geçen iki haftaya rağmen yazıyı aynı heyecanla yazıyorum. Zanzibar, Tanzanya’ya dış işlerinde bağlı ama iç içlerinde ayrı bir yönetimi olan bir ada ülkesi. Eşsiz kumsalları, denizi, yunusları, balıkları, yemek pazarı ve daha birçok özelliği ile gerçekten sizi alıp götürüyor. Şimdiye kadar gördüğüm en başka yer desem yeterli sanırım.
Tanzanya’dan 50 dolar verip 11 kişilik bir cesna uçakla 20 dakika uçarak Zanzibar’a varıyorsunuz. Dilerseniz pilotun yan koltuğunu da tercih edebilirsiniz :)
Bu yolculuk Zanzibar’daki eğlenceninde bir nevi habercisi. Yok bu bana uymaz derseniz deniz otobüsüde mevcut ama ben uçakla gidin derim.
Baharat Safarisi
Valla Zanzibar’da muhakkak yapmanız gereken bir tur. Hem eğlenceli hem yemeli içmeli hem de çok şaşırtıcı… Yıllarca baharatını kuru olarak gördüğüm her şey dalında, gerçekten inanılmaz. Peki bu turda neler mi var?
Aleo Vera
Papaya, aleo vera, lemongrass, anado(ruj) ağacı, leylak, acı biber, finiş (jack fruit), kakao, kakule, muskat, muz, hindistan cevizi, Zanzibar safranı, zerdeçal, starfood, balungi(tanzanya greyfurt), tufa, bilinbi, sabun ağacı, stafil, ananas, ekmek ağacı, tarçın, kına ağacı, zencefil, mango… biraz daha devam ediyor. Bu arada hepsini tadarak geziyorsunuz ya o da feci.
Kaplumbağa Adası
Sahil kısmına inince tekneler var hemen birini uygun bir fiyata kiralayıp yola çıkıyorsunuz. Ada da nefis bir kumsal, 100 yaşını aşmış dev kaplumbağalar ve eski bir köle pazarı.
Yunuslarla Yüzmek
Yine aynı teknelere atlayıp bu sefer düşün bakalım yunusların peşine. Yüzlerce derinlikte lacivert bir Hint okyanusu, yunuslar, biraz korku…tek kelime ile çok etkileneceksiniz.
Yemek Pazarı
Hayatımda böyle bir yemek pazarı görmedim. Sahil meydanında akşam üstü başlıyor kurulmaya. Metrelerce tezgahlar, çeşit çeşit deniz mahsulleri, Zanzibar pizzası ki yerim İtalyan pizzasını, o derece yani ve taze sıkılan şeker kamışı suyu… Her şey kendi istedikleri gibi.
Karmaşa, telaş, kokular, duman…gerçekten affedersiniz ama daha manyak bir yerde bulunmadım. Bir de şu hijyen takıntınız gümrükte kalsın, bir rahat edin yahu :)
Aslında o kadar yazacak şey, o kadar çok fotoğraf var ki… ancak ilk Afrika seyahati kendinize yetiyor. Bol bol yazayım bol bol fotoğraf çekeyim diyemiyorsunuz. Afrika’yı anlamaya tanımaya çalışıyorsunuz sanırım ilk seyahatte bende ancak bu kadar yazabildim…ama en yakın zamanda yeniden yeniden ve yeniden giderim.
Bu gönderiye henüz yorum yapılmamış.
Dünya’da cenneti gördün mü deseniz evet Uganda’da gördüm derim...
İnsan biraz kendini Türkiye’de sanıyor...
İsviçre daha önce içinden geçtiğim ama pek gezmediğim bir ülkeydi.