Bir Şef olma hikayesi...
11.03.2019Ortam çok gergin ve skor 9-8 di. Önde olan takım penaltı kazanmıştı. Yaklaşık 5 dakika süren tartışmadan sonra geride olan takım pozisyonun penaltı olduğuna ikna olup topun kaleden 9 adım ileriye dikilmesine izin verdi. Ahmet topun başında, kaleci Ali'ye ''sağına vuracağım bak'' mesajı vermek için gözlerini dikmiş sağa doğru bakıyordu. Ahmet topun üstüne doğru koştuuu ve topu Ali'nin solundan, kale taşının hemen yanından tarlanın uzaklıklarına doğru gönderdi. ''Gooooolll gollll'' diye bağrışmaların arasında, yenilen takımın da oyuncusu olan, topun sahibi Emre, Ahmet'e ''git topu al, atan getirir'' diye söyleniyordu. Mahalle kuralları gereği Ahmet topu getirdi ve 12 çocuk hemen ilerideki bakkala doğru yola koyuldu. En fazla 10 dakika sonra hepsi az önce düşe kalka oynadıkları maçı unutmuş, kaldırım taşlarına oturmuş, bir taraftan ellerinde ki sandviçleri ısırıyor, bir taraftan da ''yukarıya yeni bir bakkal açılmış, ekmeğin arasına salam yerine sucuk koyuyormuş, birde ketçap sıkıyormuş'' diye sohbet ediyorlardı… Evet yeni rota belli olmuştu… Yukarı ki mahalle…
Yaşı biraz büyük olanların hatıralarında anımsayabilecekleri bir anı. Eskiden mahalle bakkallarında tezgahın arkasında yarım ekmek arası kaşarlı-salamlı, sade kaşarlı ve sade salamlı olmak üzere geniş yelpazeli menüler hazırlanırdı. :) Hatta ve hatta biraz daha pahalı ve büyük olan marketlerde içerisine rus salatası, turşu ve ketçap-mayonez bile seçmeli olarak eklenirdi. O kadar lezzetli gelirdi ki o sandviçler hala tadı damağımdadır. O sandviçler için yukarı ki mahalle aşağı ki mahalle maçları organize edilir, yeni açılan bakkalların menüleri hakkında deringastronomi tartışmaları yapılırdı… Bu yazıyı yazmaya oturmadan hemen önce kendime taaa o zamanlardan hatırımda kalan Bakkal Mahsun abinin reçetesi olan bir sandviç hazırladım…
Şimdi sizinle biraz daha günümüze yakın bir tarihe dönelim. 3 yıl öncesine… Ben doğduktan tam 27 yıl sonra bıçağı eline almış biriyim. Kimilerine göre mutfak reflekslerim tartışılabilir derecede yeni. Kapsamlı bir eğitim almış olsam da, hayatta bazı yeteneklerinizin bile standarda oturması belli bir tekrar gerektirir. Bunu basketbol antrenörümden duymuştum. Bir noktadan 10.000 atış yapmadığımız sürece beynimiz topu ne kadar kuvvetle atacağını hafızasına kazıyamazmış… Yani bir işi gerçekten sürekli ve doğru yapmak istiyorsanız onu önce beyninize kazımanız sonra da bunun için yılmadan usanmadan çalışmanız gerekir. Yaptığınız iş ne olursa olsun… Konumuza dönecek olursak, eğitim sırasında farkına vardığım bir kaç şey oldu. Mesela çoğumuz, hayatımızın belli bir döneminde çok ciddi bir mutfak eğitimi alıyoruz ama sadece bazılarımız bunu farkediyor. Çünkü eğitim aldığımız kişiler ünlü birer şef değil, yada eğitim aldığımız kurum yurt dışı sertifikaları vermiyor, öyle olsa bunu hepimiz bağıra çağıra sağda solda söyleriz, başarılı olup sivrilenlerimiz katıldıkları seminerlerde bunu dip not olarak kesin geçer… Ama bu bahsettiğim yer bir okul ve bu şefler öyle ünlü olmadıkları için kıymetlerini pek bilemiyoruz. En azından bu işin içinde olanlar için söylüyorum, hemen hepimiz o şeflere büyük teşekkür borçluyuz… Annelerimize…
2. Katta oturuyoruz diye asansör kullanmamıza gerek yokmuş. Annem hep kızardı asansöre binince… Söylene söylene marketten yaptığımız alışverişi eve taşıyorum, ya 6 yada 7. sınıfa gidiyordum. Elimi kesen poşetleri buz dolabının önüne bıraktığım gibi televizyonun başına yönelmiştim ki, ''hadi bakalım, aldıklarımızı dolaba yerleştir'' diye bir direktif geldi. Şimdi olsa ''Yes Chef'' diyeceğim olaya ''ya ama ya'' diye homurdandım, ama akşam eve gelecek baba korkusuyla da söyleneni yapmaya koyuldum. Çünkü babam kesin sorardı ''Oğlum annene yardım ettin değil mi?'' diye. Dolabın çekmecelerini çekip poşetleri gelişi güzel çevirecektim ki, ikinci direktif, ''Önce çekmecelerdekileri dışarıya boşalt'', daha ağzımı açamadan annem yanıma geldi ve anlatmaya başladı. ''Bak oğlum bunlar geçen hafta aldığımız domatesler. Eğer yeni aldıklarımızı bunların üzerine koyarsan yemek yaparken önce yeni aldıklarımızı tüketiriz eskiler altta kalır. İlk aldıklarımız üste gelsin ki bozulmadan onları tüketelim…'' yaaaa işte hemen anladınız değil mi dersin konusunu. O kadar para verip aldığım özel eğitimin ilk teori dersini aslında ben yıllar evvel evde almışım. ''Fifo'' yani ''First in, First out'' ilk giren ilk çıkar… Annem böyle alengirli bir kelimeyle anlatsa asla unutmazdım malum yabancı kelimelere duyduğumuz hayranlık ortada. (O yüzdendir hala bir mutfak dilimiz yok ne kadar acı) O gün bende bir ampül yandı. Hayatta edindiğimiz her tecrübeyi, bugün her ne iş yapıyorsak onda kullanabiliriz. Mutfakta mesela lisede ne öğrendiyseniz o var, fizik, kimya, biyoloji ,matematik hatta umarım lazım olmaz ama ilk yardım bile… Sizi farklı kılacak en büyük özellik bu aydınlanmayı yaşadığınız ve hayatınızda uygulamaya başladığınız anda kendini göstermeye başlayacak… Ama önce uzakta olanlar ellerine telefonu alsın, yakında olanlar üşenmeden kalkıp annesinin yanına gitsin ve hayatımız boyunca yediğimiz bütün yemekler için kriter olarak aldığımız (Aynı annemin ki gibi), annelerimizi arayıp bize kattıkları için teşekkür etsin!
Anne ben şef oldum…
Merhaba şefim daha önce size yazmıştım şimdi oğlum masterchef yarışmasında son elemeye katilacakbeefstroganoff yapmayı düşünüyor internetren baktığımız tarifler hep farklı biz sizin el lezzetinizegüvendiğimiz için sizin tarifinizi istiyoruz birde yanında ne servis etmeliyiz ne olur bize yardim edermisiniz.
İyi bir şef olmanın ilk adımı, işinde usta şeflerden alınan gastronomi eğitimleri ve öğretilen tekniklerdir.
Hayal kurmaktan korkmayın. Çünkü hayal gücü insanın en önemli silahıdır!